Tarihi Yarımada Rehberi
İstanbul sadece ülkemizin değil dünyanın da en güzel şehirlerinden biri. İçinden deniz geçen tek şehir olan bu masal diyarı, doğal olarak her yıl milyonlarca turiste ev sahipliği yapıyor. Şehri ziyaret eden misafirlerin en çok ilgi gösterdiği bölge olarak Tarihi Yarımada öne çıkıyor. Kentin tarihi merkezi olarak nitelendirebileceğimiz bu bölge, yüzyıllar boyunca ev sahipliği yaptığı farklı kültürlerden izleri günümüze taşıyor.
Tarihi Yarımada’nın geçmişi MÖ 7. yüzyıla dek uzanıyor. İstanbul şehrinin kuzeyde Haliç, güneyde Marmara Denizi ve doğuda İstanbul Boğazı ile çevrili olan bu bölgede kurulduğu biliniyor. Roma, Doğu Roma ve Osmanlı gibi çok büyük medeniyetlere ev sahipliği yapan şehirde özellikle bu bölgede çok önemli eserlere rastlamak mümkün.
Tarihi Yarımada Nereleri Kapsar?
“Suriçi” olarak da bilinen Tarihi Yarımada bölgesi yakın zamana kadar Eminönü ve Fatih ilçelerini kapsıyordu. Daha sonra Eminönü de Fatih’e bağlandı ve Tarihi Yarımada bütünüyle Fatih ilçesine bağlanmış oldu. Eminönü, Aksaray, Beyazıt, Fener, Balat, Haseki, Edirnekapı, Cerrahpaşa, Samatya, Kumkapı, Sultanahmet, Zeyrek, Vefa gibi tarihi ve turistik değerleriyle öne çıkan pek çok semt bu bölgede yer alıyor.
Görülecek, gezilecek yerlerin fazla olması, ziyaretçilerin ilgisinin bölgeye yoğunlaşmasını da beraberinde getiriyor. Bu nedenle bölgede çok sayıda konaklama tesisi de yer alıyor. İstanbul otelleri denildiğinde akla gelen pek çok iyi tesis bu bölgede hizmet veriyor. Keyifli bir İstanbul tatili için tüm seyahatinizi Turkish Airlines Holidays ile planlayabilirsiniz. Konaklama, uçak bileti, transfer ve araç kiralama gibi pek çok hizmetin bir arada sunulduğu tatil paketleri, tüm seyahat adımlarını tek bir platformdan, kolayca yönetmeye imkân tanıyor. Ayrıca, erken rezervasyon otelleri tercihi ile bütçe dostu bir tatil planlamak mümkün hale geliyor. İstanbul’u ve Tarihi Yarımada’yı keşfetmeniz için Turkish Airlines Holidays’in sunduğu tatil paketleri sizi bekliyor.
İstanbul'un Yedi Tepesi
“Yedi Tepeli Şehir”, İstanbul’un sık kullanılan lakaplarından biri olarak biliniyor. Bu benzetme boşuna değil çünkü gerçekten de İstanbul, yedi tepe üzerine inşa edilmiş. Bu yedi tepenin tamamı Tarihi Yarımada bölgesinde bulunuyor.
İstanbul’un yedi tepesi şu şekilde sıralanıyor:
Süleymaniye-Beyazıt Tepesi
Çemberlitaş Tepesi
Fatih Tepesi
Kocamustafapaşa Tepesi
Edirnekapı Tepesi
Sarayburnu Tepesi
Yavuz Sultan Selim Tepesi
İstanbul Tarihi Yarımadada Neler Var?
İstanbul Tarihi Yarımada bölgesinde pek çok tarihi ve kültürel varlığın yanı sıra çok sayıda alışveriş olanağı, kafe, restoran ve konaklama tesisi yer alıyor. Nişantaşı otelleri gibi konaklama seçenekleri de bölgeye çok uzak olmayan alternatifler arasında yer alıyor.
Bölge, UNESCO tarafından 1985 yılında Dünya Mirası Listesi’ne 4 ayrı bölüm olarak dahil edilmiş. Bu dört bölüm Hipodrom, Ayasofya, Aya İrini, Küçük Ayasofya Camisi ve Topkapı Sarayı’nı içine alan Sultanahmet Kentsel Arkeolojik Sit Alanı; Süleymaniye Camisi ve çevresini içine alan Süleymaniye Koruma Alanı; Zeyrek Camisi ve çevresini içine alan Zeyrek Koruma Alanı ve İstanbul Kara Surları Koruma Alanı olarak sıralanıyor.
Suriçi’nde tarihi çarşıların yanı sıra modern alışveriş imkanları da misafirlere sunuluyor. Bölgede halı ve porselen başta olmak üzere otantik ürünlere ilginin çok yüksek olduğunu söylemek mümkün. Türk mutfağının özgün lezzetlerinin sunulduğu restoranların pek çoğunda eşsiz lezzetlere kusursuz bir manzaranın eşlik ettiğini de hatırlatalım.
Bu tarih kokan ortamda konaklamak isteyenler için pek çok tesis alternatifi bulunuyor. Bölgede öne çıkan Sultanahmet otelleri, ağırlıklı olarak butik otel olarak hizmet veriyor. Beyoğlu otelleri ile benzer şekilde konfor sunan beş yıldızlı otellere ve İstanbul’un havasının solunabildiği şehir otellerine de bölgede rastlamak mümkün. Tarihi Yarımada’da keşfedilmeyi bekleyen çok ama çok değer var.
Tarihi Yarımada'da Mutlaka Gezilmesi Gereken Yerler
Sultanahmet Arkeolojik Park Bölgesi
İstanbul denilince akla gelen ilk yerlerden biri olan Sultanahmet ve çevresi, arkeolojik sit alanı olarak korunuyor. Bölgede çeşitli dönemlere ait çok önemli çok sayıda eser bulunuyor. Sultanahmet Meydanı veya At Meydanı olarak da bilinen bölgede Dikilitaş, Yılanlı Sütun ve Hipodrom, Sultanahmet Camii, Ayasofya Camii ve 3. Ahmet Çeşmesi gibi önemli eserler bulunuyor.
Dikilitaş
Theodosius Dikilitaşı olarak da bilinen Dkilitaş, bölgedeki en eski tarihi eserler arasında yer alıyor. Bu taşı MS 390 yılında Roma imparatoru I. Theodosius’un Mısırdan getirdiği biliniyor. Dkilitaş’ın kaidelerinde kitabe ve kabartmalar bulunurken gövdesinde hiyeroglifler yer alıyor.
Hipodrom ve Yılanlı Sütun
Günümüzde çok az izine rastlansa da Hipodrom, Sultanahmet Meydanı’nın ve Tarihi Yarımada’nın geçmişini anlayabilmemiz için çok önemli bir rehber görevi görüyor. Roma döneminde, MS 2. yüzyılda ilk kez inşa edilen alan, zaman içinde yıpranmış. 4. yüzyılda ünlü Roma İmparatoru Büyük Konstantin, bugün izlerini takip edebildiğimiz hipodromu inşa etmiş.
Bölgede yer alan Yılanlı Sütun, dönemi yansıtan önemli bir anıt olma özelliğine sahip. Birbirine dolaşmış üç yılanın tasvir edildiği tarihi yapı, İstanbul’un klasik döneminden günümüze kadar ulaşmayı başarmış en eski büyük boyutlu anıt olarak dikkat çekiyor.
Sultanahmet Camii
İstanbul’un simge yapılarından biri olan Sultanahmet Camii, önemli bir ibadet merkezi olmanın yanı sıra şehrin en çok ziyaret edilen turistik noktaları arasında yer alıyor. Osmanlı padişahlarından Sultan 1. Ahmet tarafından, 1609-1617 yılları arasında Mimar Sinan’ın öğrencilerinden Sedefkâr Mehmed Ağa'ya yaptırılan Camii, altı minaresi ve iç kısmında kullanılan eşsiz İznik çinileri ile ön plana çıkıyor. Bu özel eser, yapımında kullanılan mavi çiniler nedeniyle dünyada “Blue Mosque-Mavi Camii” olarak tanınıyor. Sultanahmet Cami’nin günümüzde hem ibadete hem de ziyarete açık olduğunu hatırlatalım.
Ayasofya Camii
“Kutsal Bilgelik” anlamına gelen Ayasofya, İstanbul’un kurulduğu dönemlerden bugüne şehrin en önemli yapıları arasında yer alıyor. Bizans İmparatoru I. Justinianus tarafından, 532-537 yılları arasında katedral olarak inşa edilen yapı, her dönemde Hristiyanlar için büyük anlam ifade etmiş. 1453 yılında İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye çevrilen yapıya minareler eklenmiş. Cumhuriyet kurulduktan sonra 1934 yılında müzeye çevrilen yapı 2020 yılında alınan kararla yeniden cami olarak hizmet veriyor. Ayasofya her yıl dünyanın dört bir yanından milyonlarca ziyaretçi ağırlıyor.
3. Ahmet Çeşmesi
Sultan 3. Ahmet tarafından 1728 yılında Mimar Ahmet Ağa’ya yaptırılan çeşme, Sultanahmet Meydanı’nda yer alan önemli eserler arasında yer alıyor. Barok sonrası dönemde ortaya çıkan sanat akımlarından biri olan rokoko tarzının İstanbul’daki önemli örneklerinden biri olan yapı, Osmanlı’nın önemli geleneklerinden biri olan meydan çeşmelerinin en özellerinden biri olarak ön plana çıkıyor.
Topkapı Sarayı-Aya İrini
Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethinden sonra 1478 yılında inşa edilen ve yaklaşık 400 yıl boyunca Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetim merkezi olan Topkapı Sarayı, bölgede yer alan önemli tarihi mekanlar arasında yer alıyor. Osmanlı padişahlarının yaşadığı ve idarenin merkezi olan yapı, günümüzde müze olarak hizmet veriyor. Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferinden getirdiği Kutsal Emanetler, Kaşıkçı Elması ve Harem Dairesi, müzede en çok ilgi görenler olarak sıralanıyor.
Topkapı Sarayı’nın birinci bahçesinde, İstanbul’da bulunan ve camiye çevrilmemiş en büyük Bizans Kilisesi olan Aya İrini Kilisesi yer alıyor. 4. yüzyıl başlarında inşa edilen yapı günümüzde kültür-sanat etkinliklerine ev sahipliği yapıyor.
Gülhane Parkı
Topkapı Sarayı’nın dış bahçesi olarak kullanılan Gülhane Parkı, o dönemlerde bir koru ve gül bahçesiydi. İstanbul’un eski belediye başkanlarından Cemil Topuzlu döneminde, 1912 yılında park haline getirilen bahçe o günden bugüne İstanbul’un en güzel parklarından biri olarak misafirlerini ağırlıyor. Park içerisinde 2008 yılında hizmete açılan İstanbul İslam, Bilim ve Teknoloji Müzesi olduğunu da belirtelim.
Beyazıt Meydanı ve Kulesi
Günümüzde meydanda yer alan İstanbul Üniversitesi’nin ikonik giriş kapısı ile tanınan Beyazıt Meydanı’nın tarihi çok eski yıllara uzanıyor. Geçmişte şehrin en önemli alanlarından biri olan bu meydan günümüzde eski önemini yitirse de yine de ilgi gören turistik noktalar arasında yer alıyor. Beyazıt Camisi, Sahaflar Çarşısı gibi önemli yapılara ev sahipliği yapan meydanda bir de kule yer alıyor. 1749 yılında şehirdeki yangınları gözlemek için inşa edilen kule günümüzde farklı ışıklandırmalar aracılığıyla hava durumunun duyurulmasında kullanılıyor. Kulenin ışıklarının mavi renkte yanması ertesi gün havanın açık olacağını, yeşil yanması yağmur yağacağını, sarı sis olacağını ve kırmızı renk kar yağacağını haber veriyor.
Kapalıçarşı
Sadece Türkiye’nin değil dünyanın da en çok turist çeken noktalarından biri olan Kapalıçarşı, mutlaka görülmesi gereken yerler listesinin ilk sıralarında yer alıyor. İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmet’in Ayasofya’yı camiye çevirdikten sonra ibadethanenin masraflarının karşılanması için kurduğu çarşı, 15. yüzyılın ortalarından günümüze hizmet vermeye devam ediyor.
Geçmişte olduğu gibi günümüzde de ticaretin kalbinin attığı Kapalıçarşı’da 4 binin üzerinde dükkân bulunuyor. Bu mağazalarda başta altın, gümüş, kumaş ve hediyelik eşya olmak üzere çok çeşitli ürünler satılıyor.
Mısır Çarşısı
İstanbul’un tarihi çarşılarından biri olan Mısır Çarşısı, Tarihi Yarımada’nın gözde noktaları arasında yer alıyor. Eminönü’nde bulunan çarşı Osmanlı Padişahı IV. Mehmet’in annesi Hatice Turhan Sultan tarafından yaptırılmış. 1664 yılında hizmete açılan ve o tarihlerde Valide Çarşısı, Yeni Çarşı olarak adlandırılan çarşı 18. yüzyılda Mısır’dan alınan vergilerle ihya edildiği için Mısır Çarşısı olarak anılmaya başlanmış. Baharat, kurutulmuş bitkiler, çeşit çeşit otlar ve lokumların satıldığı çarşı hem yerli hem de yabancı turistler tarafından büyük ilgi görüyor.
Yerebatan Sarnıcı
İstanbul’un su ihtiyacını karşılamak için bir depo görevi gören sarnıçların en eskilerinden biri olan Yerebatan Sarnıcı, Tarihi Yarımada’nın ziyaret edilmesi gereken mekanları arasında yer alıyor. Bizans İmparatoru I. Justinianus tarafından yaptırılan ve Bazilika Sarnıcı olarak da bilinen yapı, suyun içinden yükselen mermer sütunlar nedeniyle halk arasında Yerebatan Sarnıcı olarak isimlendirilmiş. Uzunluğu 140, genişliği 70 metre olan ve yaklaşık 100 bin ton su depolama kapasitesine sahip olan sarnıç her yıl yüz binlerce turiste ev sahipliği yapıyor. Yerebatan Sarnıcı’nın 2022 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edildiğini de hatırlatalım.
Zeyrek
İstanbul’un en eski semtlerinden biri olan Zeyrek, sahip olduğu değerlerle İstanbul’un en özel noktaları arasında yer alıyor. Özellikle cumbalı ahşap evleri ile tanınan bölge, Osmanlı sivil mimarisinin en güzel örneklerini sergiliyor.
Zeyrek’te cumbalı evlere eşlik eden çok değerli tarihi yapılar da bulunuyor. “Fil Damı” olarak da bilinen Zeyrek Sarnıcı, üç toprak cepheli ve iç kısmında su toplama galerileri bulunan tek sarnıç olma özelliği ile öne çıkıyor.
Zeyrek Camii ise sadece semtin değil İstanbul’un da en kıymetli eserlerinden biri olarak dikkat çekiyor. Pantokrator Manastırı Kilisesi olarak Doğu Roma döneminde inşa edilen yapı, İstanbul’un fethinden sonra camiye çevrilmiş. Zeyrek Camii Ayasofya’dan sonra İstanbul’da ayakta kalmayı başarmış en eski kilise-camii formu olarak da biliniyor.
Süleymaniye Camii
İstanbul silüetine nakış gibi işlenmiş bir yapı olan Süleymaniye Camii, Mimar Sinan tarafından Kanuni Sultan Süleyman adına inşa edilmiş. 1551-1557 yılları arasında yapılan ve yedi yıl gibi rekor sayılabilecek bir sürede bitirilen bu muhteşem eser, Mimar Sinan’ın eşsiz yeteneğini sergilediği yapılar arasında yer alıyor.
Klasik Osmanlı mimarisinin en önemli örneklerinden biri olan Süleymaniye’de her biri 3 şerefeli 75 metre yüksekliğinde 4 minare bulunuyor. Caminin kubbesi ise 53 metre yüksekliği ile göz kamaştırıyor. Caminin arka avlusundan İstanbul’un en güzel manzaralarından biri izlenebiliyor.
Fener-Balat
Rengarenk cumbalı evleri, tarih kokan sokakları ve sahip olduğu tarihi eserlerle İstanbul’un kendine has semtleri arasında yer alan Fener ve Balat da Tarihi Yarımada içerisinde yer alıyor. Mimarisi ile büyüleyen Fener Rum Lisesi, Fener Rum Patrikhanesi, dünyanın tamamı demirden yapılmış tek Ortodoks kilisesi olan Sveti Stefan Kilisesi, Ahrida Sinegogu, Merdivenli Yokuş, Sancaktar Yokuşu ve renkli evleriyle Kiremit Caddesi, bölgede gezilebilecek yerler olarak sıralanıyor.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri
Arkeoloji Müzesi, Eski Şark Eserleri Müzesi ve Çinili Köşk Müzesi olmak üzere üç ana bölümden oluşan İstanbul Arkeoloji Müzeleri, sergilenen bir milyonun üzerinde eserle dünyanın en büyük müzeleri arasında yer alıyor. Ressam ve müzeci Osman Hamdi Bey tarafından İmparatorluk Müzesi olarak 1891 yılında kurulan bu özel komplekste İskender Lahdi, dünyanın bilinen ilk yazılı antlaşması olan Kadeş Antlaşması tableti, ilk aşk şiiri tableti, Hammurabi Kanunları tableti, Güneş Saati, Babil (İştar) Kapısı ve Mezopotamya heykelleri gibi çok önemli eserler sergileniyor.
Kariye Camii
Edirnekapı semtinde yer alan Kariye Camii, 6. yüzyılda Azize Kurtarıcı Hora Kilisesi olarak inşa edilmiş bir tarihi yapı olarak biliniyor. Özellikle iç kısmındaki eşsiz mozaik işlemeleri ve freskleri ile tanınan eser, 16. yüzyılda camii olarak kullanılmaya başlanmış. 1948 yılında müze olarak hizmet vermeye başlayan Kariye 2019 yılında yeniden camiye çevrilmiş. Bu özel değer, Tarihi Yarımada’nın gizli kalmış hazineleri arasında yer alıyor.
Bukleon Sarayı
UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde bulunan bu önemli eser, Kumkapı ile Cankurtaran semtleri arasında yer alıyor. İsmini, VII. Konstantinos tarafından yaptırılan ve sarayın imparatorluk iskelesinin önünde bulunan aslan ve boğanın mücadele sahnesinin betimlendiği heykelden alan Bukoleon Sarayı’nın 5. yüzyılda İmparator II. Theodosius tarafından yaptırıldığı biliniyor. Bu önemli yapının restorasyon çalışmaları halen devam ediyor.
Tekfur Sarayı
Edirnekapı semtinde bulunan Tekfur Sarayı, İstanbul’da Bizans döneminden kalan tek saray yapısı olması nedeniyle önem taşıyor. İstanbul’un fethi sırasında öncelikli hedefler arasında yer alan ve ilk ele geçirilen yerlerden biri olan bu saray günümüzde müze olarak hizmet veriyor. Topkapı Sarayı’nda sergilenen ünlü Kaşıkçı Elması’nın bu sarayda bulunduğunun rivayet edildiğini de yeri gelmişken belirtelim.
Yedikule Zindanları
Yedikule Zindanları ve Hisarı, Türkiye’nin en eski açık hava müzeleri arasında yer alıyor. Roma döneminde şehre gelen misafirleri karşılamak için inşa edilen yapı sonraki dönemlerde hapishane olarak kullanılıyor. İstanbul’un fethinden sonra da bu özelliğini sürdüren eserde bir dönem Osmanlı hazinesi de tutuluyor. 2021 yılında Fatih Belediyesi tarafından restorasyonu tamamlanan Yedikule Zindanları müze olarak hizmet veriyor.
Bozdoğan Su Kemeri
Valens Kemeri olarak da bilinen Bozdoğan Su Kemeri, Roma imparatoru Valens tarafından 4. yüzyılda su kemeri olarak inşa edilmiş. İstanbul dışından o dönemki şehir merkezine su ulaştırmak amacıyla kurulmuş 250 kilometrelik su taşıma sisteminin bir parçası olan yapı, Fatih’te Unkapanı yakınlarında yer alıyor.